Peygamber Efendimizin Güzel Ahlakı


Peygamber Efendimizin Güzel Ahlakı

Peygamberimizin ahlâkının en önemli özelliği, ALLAH vergisi oluşudur. O bütün güzel vasıfları, çalışıp, emek verip, bir çaba sonucu kazanmış değildir. Onun ahlâkı ALLAH tarafından ihsan edilmiş, ikram edilmiştir. Yüce ALLAH onu insanların örnek alacağı kusursuz, eksiksiz ve seçkin bir şekilde yaratmıştır. 

O dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlâk üzerinde yaşamıştır. Ondaki güzel vasıflar yaratılışında mevcuttu. Onu eğiten, edep ve ahlâkın en üstün özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir. 

İşte bundan dolayı, onu kendisine örnek kabul eden insan, onu ne kadar taklit edebilirse, o kadar istifadesi fazla olur, o nurdan aldığı feyiz, o nisbette çoğalır. 

Peygamberimizin ahlâkının en belirgin özelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en mükemmel şekilde bağdaştırıp, bütün duyguların ideal noktasını bulmasıdır. Hiçbir şekilde aşırılığa kaçmadan, orta yola, doğruya ulaşmasıdır. 

Peygamberimiz, herkesin arzu edip de bir türlü ulaşamadığı en üstün değerleri ve olgunluğu mükemmel bir şekilde hayâtı boyunca ümmetine göstermiş, bütün insanlığın gözleri önüne sermiştir. 

Bazı anlar olmuş, en cesur bir fedai olarak, düşmanın kat kat üstünlüğüne hiç aldırmadan, binlerce düşmana tek başına meydan okumuştur. Ama bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini geri bırakmamıştır. 

Meselâ bir savaş sonrası, öldürülmüş olarak gördüğü düşman çocuklarına o kadar acımıştı ki, düşman da olsa çocukların öldürülmemesi gerektiğini, çünkü onların suçsuz ve Cennetlik olduklarını haber vermişti. 

O, bütün insanlığın kurtuluşu ve İslâmın dünyaya yayılması gibi yüce bir gaye için zihnini yorarken; bu arada binleri bulan ve Arabistan'ın her tarafına dal budak salan ümmetinin halini ve işlerini düşünürken; çevresinde bulunan yoksul ve fakir Müslümanları hiçbir zaman unutmamış; kendi çoluk çocuğunu, onların eğitim ve ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir. Birincisini büyük görürken, öbürünü küçümsememiştir. 

Bu kadar ağır ve sorumluluk isteyen bir görev üzerinde bulunduğu halde, o yine kendisini Rabbine vermiş, günün büyük bir kısmını ibadet ve zikirle geçirmiştir. 

Kalbi her an ALLAH'a bağlıdır. Bu haliyle dünya ile ilişkisini kesmiş gibi görünse de, yine o dünyanın içindedir. Bütün işlerinde ALLAH'ın rızasını gözetmiştir. 

Peygamber Efendimiz, dâva arkadaşlarını gözü gibi korumuş, onlara ana-babalarından görmedikleri şefkat ve yakınlığı göstermiş, kendi şahsına yapılan kötülüğü affetmiş, intikam almayı düşünmemiştir. Kendisini öldürmek için tuzak kuranları yakaladığında serbest bı- 

rakmış, ama ALLAH düşmanlarını asla bağışlamamış, onların yakasını bırakmamıştır. 

İçi bozuk, dıştan Müslüman gibi görünen münafıkların kalbine devamlı Cehennem korkusunu vermiş, âhiretteki acı hallerini hatırlatmıştır. 

İslâm toprakları, güneyde Yemen'e kuzeyde İran ve Suriye sınırına dayandığı sırada Peygamberimiz, Arapların sultanı, Arabistan'ın hakimi idi. Savaş sonrası düşmanın bırakıp gittiği mallar ve ganimetler mescidin içini doldururken, en kıymetli mallar Müslümanların eline geçtiği halde, yine o kuru bir hasır üzerinde yatacak kadar engin ruhlu; içi ot dolu bir yastığa yaslanacak kadar mütevazı; her türlü imkân mevcutken, açlık sıkıntısı çekecek kadar kanaatkar ve tok gönüllü idi. 

Hz. Ömer'in "Bizans kralı ve İran şahı dünya nimetleri içinde yüzerken, Resulullah kuru hasır üstünde yaşıyor" diyerek ağlaması üzerine, Sahabîsinin gönlünü hoş tutan yüce Peygamberimiz: 

"Yâ Ömer, varsın, Kisra ve Kayser dünya nimetlerinden zevklerini alsınlar, keyif sürsünler. Âhiret nimeti bize yeter" diyerek tevekkül ve rızasını dile getiriyordu. 

Peygamberimizin ahlâkı bir meleke halindeydi, öz olarak mevcuttu. Güneş nasıl ışık saçar, çiçekler nasıl rengi ve kokusuyla ortalığı Cennete çevirip burcu burcu kokular saçarsa; ağaçlar nasıl türlü türlü meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya çıkarırsa; Resul-i Ekrem Efendimizin ahlâkî hayâtı da o şekilde normal bir seyir içinde cereyan ediyordu. 

Öyle ki, her gören, Peygamberimizin o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı. Hiç kimse ondan o fazilete aykırı bir şeyin görüleceğine inanmazdı. O her zaman muhtaçlara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sözlü, güler yüzlü bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgörüsünü hiç kimseden esirgemezdi. Güneş nasıl ki, ALLAH'a inananın da, inanmayanın da üzerine doğarsa, Peygamberimizin dünyayı kaplayan şefkati de küçük-büyük, genç,ihtiyar, müslim-gayr-i müslim herkese aynı şekilde yayılırdı


Peygamber Efendimizin Ahlakı Hakkında Örnekler


Peygamber Efendimiz üstün kişiliği ve güzel ahlakı ile tüm müslümanlara örnektir.

Hz Muhammed’in en önemli özelliği , başkalarına önerdiği öğütleri ve ahlak kurallarını önce kendi yaşamında uygulamasıdır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ımız O’nun ahlâkını överek, şöyle buyurmuştur: "Yâ Muhammed! Şüphesiz sen yüce bir ahlâk üzeresin" 


Peygamberimizin Doğruluğu

peygamber efendimiz doğruluğun ve dürüstlüğün en güzel ve eşsiz örneklerinden idi. O çocukluğundan ölümüne kadar doğruluktan ayrılmamaş ve hiç yalan sözlememiştir.Bu özelliğinden dolayı gençlik yıllarından itibaren O'na «Muhammedü'l-Emîn» yani, «Güvenilir Muhammed» denilirdi.

Peygamber olduğu zaman Mekke halkını biraraya toplamış ve onlara «Ey Kureyş halkı! Size bu dağın arkasından bir düşman ordusunun geldiğini söylesem bana inanır mısınız?»dedi.Bunu üzerine Mekke halkı «Hepimiz inanırız, çünkü sen ömründe yalan söylemedin» diye cevap verdiler.

Peygamberimizin Merhameti

Hz.Muhammed Efendimiz kalbi şefkat ve merhamet ile dolu idi o herzaman merhametli ve sevgi dolu bir insan olmuştur.Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de O'nun hakkında şöyle buyuruyor:

«Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.»

Peygamberimiz her döneminde sıkıntı ve acı çekmiş olmasına rağmen hiçbir zaman kimse için kötülük ve beddua dilememiştir.Bu O'nun ne kadar merhametli bir şahsiyet olduğunun en güzel kanıtıdır.Peygamberimiz, insanlara ve diğer canlılara merhamet gösterenlere Yüce Allah'ın merhametle karşılık vereceğini bildirerek şöyle buyurmuştur:

«Merhamet edenlere Allah da merhamet eder, siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.»

Peygamberimizin Cömertliği

Peygamberimiz çok cömert ve eli açık bir kişi idi.Kapısına gelen ve kendisinden birşey isteyen kimseyi boş çevirmezdi.İhtiyaç sahiplerine herzaman yardım eder dağıtırdı. «Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah'tır.» derdi.
Bir gün Peygamberimize bir parça kumaş hediye edilmiş, O'da bunu kabul etmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanında oturanlardan biri «Bu ne iyi kumaş» deyince, Peygamberimiz kumaşı ona bıraktı.

Eşi Hz. Aişe diyorki:«Peygamberimiz, üç gün peşpeşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.»

Peygamberimizin Misafirseverliği

Peygamberimizi ziyaret eden O'nu görmeye gelen insan sayısı oldukça fazla idi.O her gelen misafirini en iyi şekilde ağırlar ve hizmet ederdi.O, misafirlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:«Allah'a ve ahiret gününe inanan misafirine ikram etsin.»

Peygamberimizin İbadeti

Peygamberimizin her işini belli bir düzen ve zaman içinde yapardı.Hiç bir vaktini boş geçirmez ve ibadetinin zamanını hiç kaçırmazdı.Allah'ın en sevgili kulu olmasına rağmen O'ndan çok korkar ve ahiret gününe inanırdı.İbadet etmekten çok hoşlanırdı öyleki geceleri namaz kılar hatta çok ayakta kaldığı zamanlarda ayakları bile şişerdi. Eşi Hz. Aişe O'nun bu durumunu görünce:

- Ey Allah'ın Rasûlü! Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı halde kendine niçin bu kadar zahmet ediyorsun? deyince, Peygamberimiz O'na şu cevabı vermiştir:
- «Allah'a şükreden bir kul olmıyayım mı?» 

Peygamberimizin Çocuk Sevgisi

Peygamber Efendimiz Çocukları çok sever ve şefkat duyardı.Torunları Hz.Hasan ve Hz. Hüseyini öper koklardı.Bir gün yine Hz. Muhammed torunlarını öperken orada bulunan bir adam Şöyle dedi:- Benim on çocuğum var, onların hiç birini öpmüş değilim.

Peygamberimiz ona:

- «Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz» buyurdu.

Peygamberimiz, çocuklarla çok ilgilenirdi. Bir defa çocuklar arasında koşu düzenledi, kendisi de yarışın sona ereceği noktada durdu. Koşarak yanına gelen çocukları öptü ve kendilerine hediyelerini verdi.

Peygamberimizin Aile Hayatı


Peygamberimizin her açıdan örnek bir ailesi vardı.O, hanımlarına karşı çok nazik bir eş, çocuklarına karşı da şefkatli bir baba idi.Peygamberimizin evi, dünyadaki aile yuvalarının en mutlusu idi. Bu yuvada kavga-gürültü yoktu. Huzur vardı. Peygamberimiz evde daima güler yüzle hareket eder, hanımlara karşı kırıcı söz söylemez, kaba davranışta bulunmazdı. O, müslümanların da aynı davranışta bulunmasını istemiş ve şöyle buyurmuştur:

«Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı iyi davranandır.»

Peygamberimizin Cesareti

Peygamberimiz kutsal görevini yaparken büyük tehlikelerle karşılaştı. Düşmanlar O'nu öldürmek, İslâm güneşini söndürmek için korkunç plânlar yaptılar. Güçlü ordularla müslümanlara saldırdılar. Fakat Peygamberimiz bunların hiçbirinden yılmadı, ümitsizliğe kapılmadı, görevine devam etti.

O, insanları İslâma dâvet ettiği zaman tek başına idi. İlk yıllarda müslümanlığı kabul edenlerin sayısı da azdı. Karşısında İslâm'ı yok etmek isteyenlerin sayısı çok, maddi güçleri fazla idi.

Bunların yanında Peygamber efendimiz;

Hastaları ziyaret eder, iyileşmeleri içir dua ederdi,
Bir meclise gittiği zaman boş bulduğu yere otururdu,
Dinlemesini, söylemekten fazla severdi,
Güleceği zaman mübarek elini, mübarek ağzının üzerine koyardı,
Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını verirdi, Vefat ederken son anlarında dahi "Elinizin altındakilere (hizmetçi ve işçilere) iyi davranmamızı, onların haklarını gözetmemizi ve namaza dikkat etmemizi" tavsiye buyurmuştu.

Peygamber Efendimizin Ahlakı İle İlgili Kısa Olaylar


Peygamberimiz Hazreti Muhammed s.a.v Allah Korkusu;Peygamberimiz, alemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber olduğu halde Allah Tealadan, herkesten daha çok korkar ve Kıyamet günü acaba ne olacağım derdi. Peygamberimizin Allah Sevgisi;Kur-an’ı Kerim müminlerin Allah’ı her şeyden daha çok sevdiklerini bildiriyor.Şüphesiz Peygamberimiz Allah’ı herkesten daha çok severdi. Bunun için dir ki O, geceleri ayakları şişinceye kadar namazda dururdu.

Peygamberimizin özelliklerinden biri de yüksek bir cesarete sahip oluşudur. O, insanları İslam’a davet ettiği zaman tek başına idi. İlk yıllarda Müslümanlığı kabul edenlerin sayısı da azdı. Karşısında İslam’ı yok etmek isteyenlerin sayısı çok, maddi güçleri fazla idi. 

İki Meleğin Haline Gülüyorum

Bir gün Resulullah (s.a.v) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam Hazretin gülmesinin sebebini sorunca, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: “Evet göğe bakıyordum, iki meleğin hali beni güldürdü, onlar kendi yerinde ibadetle meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin mükafatını yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı ibadetgahında bulamayınca, göğe çıkıp, Hak Teala’ya şöyle arz ettiler: “Ey Rabbimiz! Biz o mümin kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun ibadetgahına gittik, fakat onu orada bulamadık, hastalık yatağına düşmüştü.”
Allah Teala, o meleklere cevabında şöyle buyurdu: “O mümin kul, hastalık yatağında olduğu sürece, her gün ibadetgahında olduğu zaman ona yazdığınız her günün sevabı miktarınca ona sevap yazın. Hastalık yatağında olduğu müddetçe onun hayır amellerinin mükafatı bana aittir; onun mükafatını ben vereceğim.

Sıraya Riayet Edin
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Bir gün Hz. Resulullah (s.a.v) ayaklarının üzerine yorgan örtmüş ve istirahata çekilmişti. Bu arada Hasan su istedi. Resullullah (s.a.v) hemen yerinden fırladı ve devemizden bir kaba biraz süt sağıp onu Hasan’a (a.s) verdi. Bunu gören Hüseyin (a.s) yerinden fırlayıp sütü almak istedi. Ama Resulullah (s.a.v) ona mani olup sütü Hasan’a verdi. Bu arada durumu seyretmekte olan Fatıma: Ya Resulullah! Güya Hasan’ı daha çok seviyorsun” dedi. Resulullah cevaben buyurdular ki: Hayır öyle değildir. Benim Hasan’ı savunmamın sebebi, öncelik onun hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sırayı riayet etmek gerekir. Yoksa kıyamet günü ben, sen, bu ikisi ve şu yerde yatan (Ali) hepimiz bir mekanda olacağız buyurdu.

Rahmet Etmeyene Rahmolunmaz
Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (s.a.v)’ın huzurunda bulunuyorduk. Bu arada Hazret durmadan henüz küçük yaşta olan Hasan ve Hüseyin’i öpüyordu. Hazret’in bu hareketini gören Uyeyne: “Ya Resulullah (s.a.v), benim on çocuğum vardır. Ben şimdiye kadar onların hiçbirini asla öpmemişim” dedi. Hazret bu sözü duyunca çok sinirlendi, öyle ki çehresinin rengi değişti ve: Kim rahmetmezse, ona rahmolunmaz; eğer Allah rahmeti kalbinden almışsa, benim sana yapacak bir şeyim yoktur; kim, küçüklerimize rahmetmez, büyüklerimizi de saymazsa, o bizden değildir” buyurdu.

Resulullah (s.a.v)’ın Ağlaması
Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme’nin evinde bulunduğu bir gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allah’a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmi Seleme, Resulullah (s.a.v)’ı yatağında görmeyince, kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.v), evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah’a şöyle yalvarıp yakarıyor:

Allah’ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların gülüş vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.

Allah’ım! Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.
Allah’ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten koru.

Ümmi Seleme Resulullah (s.a.v)’ın bu durumunu görünce, ağlayarak kendi yerine döner. Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme’nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sorur.
Ümmi Seleme:

Ya Resulullah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza ve Allah’ın geçmiş ve gelecek bütün kusurlarınızı affetmesine rağmen Allah’tan böyle korkuyor, sizi düşmanların gülüş vesilesi kılmamasını, kurtardığı kötülük ve çirkinliklere geri çevirmemesini, bir an bile kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize! der.

Resulullah (s.a.v) ona cevabında:
Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimde endişelenmeyeyim, nasıl kendi makam ve mevkime güveneyim! Oysa ki Allah Teala, Hz. Yunus’u bir an kendi haline bıraktı ve onun başına, gelmemesi gereken şeyler geldi!” buyurdu.


Peygamber Efendimizin Güzel Ahlakı İle İlgili Ayetler


Peygamber Efendimizin Ahlakı İle İlgili Ayetler den bazıları Allah inşallah bizleri Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed s.a.v gibi güzel Ahlaklı kullarından yapar...

-Su buzu erittiği gibi, güzel ahlakta günahları eritir (yok eder); sirke balı bozduğu gibi kötü ahlakta ameli bozar.

-Allah’ım beni güzelleştirdiğin gibi ahlakı mı da güzelleştir

-Hz. Aişe Validemize Hz.Peygamber (sav)’in ahlakı sorulduğu zaman “Siz hiç Kuran okumuyor musunuz. Onun ahlakı kurandı. cevabını vermiştir.

-Kuran ahlakı; Yüce Mevla’mızın Kuranı Kerimde bize bildirdiği, Hz. Peygamber (sav)’inde bizzat yaşayarak örnek olduğu ahlaktır.

-Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin Kalem Suresi 4

-Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ” buyurarak net olarak ifade ediyordu.

-Andolsun size bir Peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız onu incitir ve üzer. Çünkü o size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir. Tevbe Suresi 128

- Rasulüm biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik Enbiya Suresi 107

- Andolsun ki Rasulullah sizin için, Allah’a ve ahıret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir Ahzab Suresi 21

Alemlere rahmet olarak gönderilen o Yüce Rasul güzel ahlak konusunda şöyle buyurmuştur:

- Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim

-Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır

-Kişi güzel ahlakı ile geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçirenin derecesine yükselir


Peygamber Efendimizin Güzel Ahlakı İle İlgili Hadisi Şerifleri



“ Allah’a takva ve güzel ahlak.” (En ziyade neyin insanları cennete sokacağını soruyorlar.)

(Tirmizi, Birr 62, kutub-ı sıtte, 16. Cilt , sf. 329)



Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer.

Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.792



Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder"

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9



İmanın kemali, güzel ahlakladır.

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 344/4



Güzel ahlak hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi.

(Hz.İbni Abbas r.a.) Ramuz el-Hadis s.215



"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz."

Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111



"Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever."

Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, s.444



Peygamber Efendimiz (sav)’in Sevgi, Merhamet ve Adalet ile İlgili Sözleri

“ Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer maruftur.”

Tirmizi, Hz. Cabir’den rivayet etti kutub-ı sıtte, 2. Cilt



“ Mümin kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler.”

(Nesai kutub-ı sıtte, 2. Cilt , Sf. 374)



Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.

Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.594 



Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terketmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır."

(Tirmizî, Zühd 11. Ayrıca bk. İbni Mace, Fiten 12)



Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e bir kişi: Yâ Resûlu'llah! Bana nasîhat buyur, temennîsinde bulundu. Resûl-i Ekrem: Gazablanma (titizlenme sakın.) buyurdu. Bunun üzerine o kişi, Resûl-i Ekrem'e tekrar tekrar nasîhat temennîsinde bulundu (her def'asında) Resûl-i Ekrem: Gazablanma, buyurdu.

((Ebu Hureyre, Ehli Sünnet Hadis Sitesi hadis nedir, hadisler hadis-i þerif nedir kütüb-i sitte es-sahih buhari hadis rivayetleri hadis siteleri - Ehli Sünnet Hadis Sitesi Kütüb-i Sitte Kur'an-i Kerim Tefsir)



Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)



Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle.

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)



Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et.

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328)



"İnsanlara güzel ahlakla muamelede bulun.

(İbni Kesir, Sire, 4:194-195; Salih Suruç, Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1998, s.507)



Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdiği elçilerine şunları tavsiye etmiştir: "Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy da ameli ifsad eder."

(İbn Hıbban; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111)



Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır.

(İbn Hıbban, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111-112)



Rıfk (yumuşaklık, mülayimlik) bir şeye girdi mi, onu mutlaka tezyin eder, bir seyden de çıkarıldı mı, onu mutlaka kusurlu kılar.

(Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt 7, s. 292)



Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder"

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9



İmanın kemali, güzel ahlakladır.

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 344/4



Güzel ahlak hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi.
(Hz.İbni Abbas r.a.) Ramuz el-Hadis s.215



"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz."

Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111



"Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever."

Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, s.444



"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et."

(Hz. Ebu Zerr r.a. : Tirmizi, Birr 55 Kütüb-i sitte, 16. Cilt , sf. 328)






Share this video :

+ yorum + 1 yorum

Adsız
11 Ocak 2017 21:00

tşk

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Hak Yolumuz İslam - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger