Asude Bir Şafak _ Dursun Ali Erzincanlı




Asude Bir Şafak İlahi Sözleri

Hatıranın cihanı bir daha velveleye verişiyle seni düşünüyor, daha binlercesine muntazır gözler olarak lütfunu diliyor ve dileniyoruz. Ey ak alınlı, açık yüzlü, serverler serveri!.. Bilsen, gündüzlerin bulandığı, gecelerin karardığı şu günlerde, âleme âb-ı hayat getiren mücessem hikmet ağzının bârına ne kadar muhtacız. Eğer canı dudağına gelmişlere bir nazar ediversen, rengi solmuşlara, yolda kalmışlara da hayat olacak bakışın, semamızda hayta kuşları uçuracak...

Ey, adına, güneşin keremine mercan dizilen serfirâz! Devran kurulduğu günden beri senin bir bestecin ve şu dönüp duran küçük yuvarlak, edeple sana ninni söyliyen ve her nâmesinde bin bülbül ahı gizli bir dayen ...Mülk denen muamma senin dilin, melekût o sadeften içre gönlündür. Dilini aç, yeniden inciler saçılsın, kapındaki dilencilere mutluluk gelsin...

Şu bizim gecenin kıvırcık saçlarını sen tara, gönlümüzde âsûde bir şafak şem'ası yak ve krallara taç giydiren o elinle ikiye ayırdığın Ay'ın Hilâl olmuş bir parçasını taç diye başımıza koy, bu yoksullara sultanlık bağışla!..



Sen firûze kubbeler üzerinde elden ele gezen bir gül olduğun hâlde, şanına sezâ hürmeti gösteremedik. Sen de bu asrın bilmemişlerine, görmemişlerine kırılma.Kurtuluş sabahı senin zülfünün teline takılmıştır... Ufkumuzun karardığı şu günlerde gönlümüze doğ, Sultan olduğunu bir daha içimize duyuruver.

Ey Medine varlığına bir peçe Ravzâ!..Sen bir yere, bir zamana, mahsus olamazsın. Her yerde, her zaman, herkesin gönlünde tek varlık incisi Sen'sin. Artık varlığına gül; güller açılıp âlem bir hoş olsun.Gamzende çiçekler açtıkça açsın ve sâbâ rüzgârı uğradığı her yerde o kokuyu sürünsün gezsin...



Köyüne uğramadığımızı yüzümüze vurma. Eğer sıkılmasaydık; kusurlarımızın ağırlığını omuzlarımızda duymasaydık ve şu kayıtlardan ve bentlerden kurtulsaydık, bir "Ah!" ile huzurunu velveleye verip, gelmişe yeni bir aşk erkânı öğretirdik. Sen'in köyünün bir avuç çakılı cihanlara bedeldir. Toprağını göze sürme yapma, bin sultanlıktan yeğdir;

Bütün kusurlarımıza rağmen, diktiğin işaretlerin dibinde, tavafta, sâ'yde, Arafat'da, Müzdelife'de ve Minâ'da ve sonra günahlardan arınmışlara karışarak, yeşil parmağıyla mübarek ruhuna işaret eden temiz kubbenin altında el-etek açanlarla hayalen huzuruna geliyor ve sıkıla sıkıla içimizde keşfedilmemiş dertleri yine sana açıyoruz. Sevmeyen gönüllerimizi, ehramlaşan benliğimizi, Cehennem gibi öfkemizi, af etmeyi unuttuğumuzu, içimize yabancı kalışımızı, şefkat cemâline arzediyoruz...

"Emrolunduğu şeylerin onda birini yaparsa, kurtulur" diye ferman ettiği bir yığın mücrim olarak, vaadini kalkan yaparak, büyük ümidlerle kavuşma yerine mahrem olmak için çırpınıyoruz.



Ey şanı yüce Nebî! Atının yularını şu günahkâr ellere ver! Senin seyisin ve nöbetdârın olarak, şu bâkir ülkenin bütün bağ ve bostanını sana gezdirelim. Nefesin âb-ı hayat olsun bu çöle... Gökten yıldızları indirip atının ayaklarının altına serelim. Yok eğer istersen saç ve sakalımızla geçtiğin yerleri süpürüp varlığımızı yoluna kaldırım taşları gibi dikelim... Yeter ki, nefislere hayat veren nefesini omuzlarımızda duyalım...




Şiir : M. Fethullah Gülen
Share this video :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Hak Yolumuz İslam - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger